13 May 2010

Halkla İlişkiler Nedir? Ne Değildir?

Halkla İlişkiler mesleğine adım atmayı planlayan lise öğrencisi genç kardeşlerimiz için ve bu mesleğe adım atmış Halkla İlişkilere gönül verenlere... Benim penceremden bir Halkla İlişkiler klasiği...


Marmara Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü 3.sınıf öğrencisi olarak bu alanda eğitimimi devam ettirdiğim için çok mutluyum fakat okuduğum alanı söyleyince anlamsız bakışlar görmekten nefret ediyorum hele bir de işletme sahipleri bile bizi işe yaramaz insan kalabalığı ile bir tutarken kahrolmamak elde değil.Günümüz Türkiyesin de hala Halkla İlişkiler deyince boş işe yaramaz bir olguymuş gibi lanse edilmesi beni ve bu alana kendini adayacak kişilere bir hakarettir bence. Bu kanıyı değiştirmek ve bu bölümün önemini anlatmak için katetmemiz gereken çok yol var diye düşünüyorum. Eminim ki her insanın kendine pay çıkartacağı birçok nokta vardır.İnşallah bizden sonra gelecek kardeşlerimize ve iletişim deryasına atılan her iletişimciye faydalı olması dileklerimle...


Halkla İlişkler Nedir? Ne değildir?


Halkla İlişkiler, bir kurum, kuruluş ya da kişilerin itibar yönetimidir.Halkla ilişkiler bir iletişim sürecidir ve bütünsellik taşır.Halkla İlişkiler, dün, bugün ve gelecek üzerine kurulu bir yapı taşıdır. Bu sebeple bugünü kurtarmaya yönelik değildir, bir süreklilik gerektirir.
Halkla İlişkiler çalışmalarında yüz yüze iletişim olmakla birlikte, sadece yüz yüze ilişkilerin olduğu çalışmalar halkla ilişkiler değildir. Arasındaki farkı iyi anlamamız gerekir.
Halkla İlişkiler sadece Danışma demek değildir.Eğer halkla ilişkileri yapılan kurum yada kuruluşların için danışma hizmetlerine gereksinimleri varsa, bu birim de halkla ilişkilerin konuları arasında yer alır ve halkla ilişkiler birimine bağlıdır.Danışma tamamen ayrı bir departman olup dediğimiz gibi halkla ilişkiler birimine bağlı ayrı bir kurumdur.
Halkla İlişkiler de reklam yoktur.Reklam ürün hakkında bilgi vermeyi ve kısa zamanda satışı yapmayı hedefler.
Halkla İlişkiler uzun vadede imaj oluşturmalı ve kurum kimliğini pekiştirmelidir. Ancak dolaylı olarak satışı da etkiler.
Halkla İlişkiler sadece müşteri ile ilişkiler değildir.  Ancak müşteri ile ilişkiler halkla ilişkilerin konuları arasındadır.
Halkla İlişkiler bar, lokanta,eğlence mekanlar gibi yerlerdeki yer göstericilik ya da müşteri çekme oluşumu taşımaz.
Halkla İlişkiler sadece organizasyon yapmak değildir.Ancak adına çalışılan kurum için yapılan halkla ilişkiler çalışmalarının içerisinde organizasyonlarda yer alır. Ayrıca bu organizasyonların hangi zamanda, hangi konuda, nasıl olması gerektiğine de halkla ilişkiler çalışanları karar verir.
Halkla İlişkiler boş vakitleri değerlendirmek değildir.Bilakis boş vakitlerde kendi bilgi birikimimize birikim katabileceğim bir uğraş olmalıdır.
Halkla İlişkiler eğlencelerde, kadeh ile insanların içerisinde dolaşmak değildir.
Sadece süslenip mini etek giyip yapılabilecek bir meslek de değildir Halkla ilişkiler.
Halkla İlişkiler sadece basında haber çıkartma amacı içerisinde değildir. Ancak adına çalışılan kurum yada kuruluşun basınla güzel ilişkiler kurmasını sağlamak ve basında istenilen içerikte ve zamanda haberler çıkmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak da Halkla İlişkiler biriminin görevleri  arasındadır.



Halkla İlişkileri o kadar geniş vadede ve bir o kadar geniş sahada anlatabiliriz ki günümüzde bilinen yaklaşık 472 adet tanım ile karşı karşıya kalmaktayız. Neden acaba bu kadar çok tanımı var hiç düşündünüz mü? Yoksa Halkla İlişkiler bir meslek değilde bir Sanat mı? Sanatçılar bu işe ne der bilemeyiz ama Halkla İlişkiler bir bilim de olabilir bir merakta olabilir. İşte iletişim öyle bir yelpazede bizlere esiyor ki bunu çözebilecek bir kanı daha oluşturulmadı.Kesin bir görüş birliğine varılmış olsaydı zaten Halkla İlişkilerin ne 472 adet tanımı olurdu ne de bilim mi sanat mı meslek mi ne olup bittiğini bilebilirdik.


Saygılarımla...
Bedii Durmuş (İletişim Mühendisi)                                                                                               


Ulusal İletişim Kongresi GÜLMENİN ARKEOLOJİSİ ve MEDYADA MİZAH OLGUSU



GÜLMENİN ARKEOLOJİSİ VE MEDYADA MİZAH OLGUSU
13–15 Mayıs (Perşembe Cuma Cumartesi) 2010

Mizah, tahammül edilemeyene karşı hoşgörü ve sağduyunun zaferi, zekânın kahkahayla dansıdır. Mizah, aynı zamanda düşüncenin en özgürleşmiş ve özgürleştirici biçimidir de. Dilin şaşırtmacalı kullanımlarını olduğu kadar, evrensel bir hoşgörü kültürünün tohumlarını da içinde barındırır. Gülmenin arkeolojisi, çağlar boyunca sadece farklı inanışları ve kültürleri komik olanın yarattığı sarsıcı etkiyle birleştirmekle kalmamış, aynı zamanda toplumsal değişimin de temel güdülerinden birisi olmuştur.
Yerleşik kanıların bir tür yapısökümü, öteki’yle empati ve özdeşlik kurmayı mümkün kılan iletişimsel yetinin toplumsal sağduyuyla yoğrulmuş formu olarak mizah, insanoğlunun toplumsallaşma ve demokratikleşme serüveninin de ortak söylemidir.

Son karikatür krizi örneğinde de büyük ölçüde tanık olduğumuz gibi, bugün çağımızı tehdit eden en ölümcül hastalıkların başında, kültürler arasında gözlenen empati eksikliği ve hoşgörü yoksunluğu gelmektedir. Kültürlerarası etkileşime damgasını vuran bu gerilimli ilişkiyi, küresel düzeyde yaşanan ve farklı kültürel inanışlar arasında barış ve karşılıklı anlayışı kökleştirmek yerine, nefret tohumları ekmeye hizmet eden iletişim kazaları şeklinde okumak gerekmektedir. Bu ve benzeri krizlere yataklık eden siyasal olaylar ve gelişmeler ivedi olarak evrensel bir uzlaşı kültürünün yaratılmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu bağlamda, toplumsal ilişkilerin mimarisi, mizah gibi evrensel bir dilin harcıyla yoğrulmuş daha barışçıl düşünce ufuklarının inşasına katkıda bulunabilir.

Bir başka yönüyle de, mizah, madunların ve marjinden konuşanların cesur dilini egemenin karşısında caydırıcı bir ayine dönüştürür. Bildik olmayana karşı direnme, söylenemez olanı yüksek sesle dillendirme, önyargıya dayalı kalıplaşmış fikirleri yeniden sorgulama olanağı verir. Bu yüzdendir ki, sadece kültürel ve siyasal madunlar değil, ünlü nüktedanlar ve mizah ustaları da içinden çıktıkları toplumun vicdanını temsil ederler. Onların yaşamımızdaki varlığı, birbiriyle çatışan inançlar ve fikirler arasında kurulacak köprünün en sağlam ayaklarını oluşturur.

Ülkemizde mizah olgusu ve mizah basınının dünü, bugünü ve yarınına yönelik araştırma ve tartışmaların, mizah basınının birtakım ciddi sorunlarına olduğu kadar, Türkiye’nin yakın toplumsal, kültürel ve siyasal tarihine ışık tutucu bir çabayı simgelediği gerçeği de unutulmamalıdır. Bu ön kabulden hareketle, bir toplumun mizah anlayışının, o toplumun yaşayış ve duyuş biçimini oluşturan değerlerin bilişsel haritasının çıkarılmasına yapacağı katkılar büyüktür. Kısaca, hangi dilde ve kültürde olursa olsun, tüm insanlığın ortak deneyim deposu olarak görülebilecek olan mizah, bir çağa egemen olan ruhun kavranmasında başvurulması gereken zengin bir tutanaklar arşividir. Bu arşiv, aynı zamanda insanlığın ortak belleğinin de bir özetidir.

13–14–15 Mayıs 2010 tarihleri arasında düzenleyeceğimiz Ulusal İletişim Kongresi’nin konusu “Gülmenin Arkeolojisi ve Medyada Mizah Olgusu” şeklinde belirlenmiştir. Kongremiz başta iletişim bilimleri temel alanı olmak üzere, multidisipliner bir yaklaşımla sosyal bilimlerin değişik alanlarında çalışmalar yürüten iletişim, kültür, sanat, edebiyat camiasından tüm araştırmacılara açıktır. Kongremizi onurlandırmanızı diler, tüm katılımcılara yapacakları katkılardan dolayı şimdiden teşekkür ederim.


Prof. Dr. Önder BARLI
Dekan